23 Eylül 2007 Pazar

11 - 23 eylül arası

11 - 23 eylül arası, Denizli'den çok kral arkadaşım geldi. Fatih (aka şizot) eğitim için geldiği süre boyunca benimle gezmek zorunda kaldı, İstanbul'da kaldığı 12 günün birbirinden güzel 10 tanesinde bana katlandı. Fatih'in İstanbul'da zibil gibi (iyi - kötü ... eheh) arkadaşı varmış. Bir kısmıyla ben de tanıştım. İki önceki cümlenin başlangıcı da tarih dersine girer gibi olmuş, neyse öyle kalsın.

10 gün boyunca, hafta içi akşamları, hafta sonu ise gündüz, öğle, akşam, gece gezdik, tozduk, yedik, içtik, konuştuk, eğlendik. Kadıköy, Mado(!),
Çiftehavuzlar, Bostancı, Bağdat Caddesi, Taksim, Eminönü, Şişli, Nişantaşı ve Mecidiyeköy'de ayakkabı eskittik.

Fatih ve Esra'yı uğurladıktan sonra "ne güzelmiş böyle deli danalar gibi gezmek" diye düşündüm. Fok enteli, "sürekli yapınca sıkılırsın" şeklindeki objektif yorumuyla, yüzümü buruşturdu. Sürekli gezip tozan bir insan sıkılır mı cidden? Öyleyse sıkılmamak için ne yapmak lazım? Sürekli yapılan her şeyden sıkılıyorsak, sıkılmayacağımız bir aktivite bulmak mümkün değil midir? Kafam karıştı.

Ben yine de o 10 günde olduğu gibi gezmek, tozmak istiyorum. Sıkılmam gibime geliyor.

4 yorum:

schizophrenia dedi ki...

gezip tozarak, hatta insanları tozutarak geçirdiğimiz zaman diliminden ben şikayetçi değilim, ha diyeceksin ki ne katkımız oldu kendimize, illa ki olmuştur yoksa ben çok çikin sıkılırdım hadiseden, böyle bir fırsat çıkarsa seninle gezmeyen fok entelijansiyası gibi olayım.

hoze dedi ki...

hay ağzını öpeyim.
fok, naber lan totoş?

Cem dedi ki...

safi terbiyesizlik baska sey degil, sen ankara'ya gelmeden gorseydim hayatta gelmezdim bi yere; ada'ya madaya da goturmezdim taa onceden gelecegi gorseydim. boyle igrenc kizlarin birbirlari gibi de konustum, amma ve lakin pisman degilim.

hoze dedi ki...

anlamadım bişi, erkek gibi konuş.