3 Ağustos 2009 Pazartesi

Avanos

Avanos'a gittik. Çeşit çeşit şarap içtik. Peribacalarında gezdik, tırmandık, hopladık, zıpladık, gezdik, geldik, hız sınırını aştık, ceza yedik.

Avanos'ta yöresel şarap evinde yirmiye yakın şarabı denedik, "sistem"e dahil olduk. Haziran sıcağında, buz gibi mahzende otururken şarap içmek, bir yandan da Süleyman Hoca'dan şarapla ilgili envai çeşit bilgi almak çok zevkliydi.

Herkesin işine yarayabilecek birkaç tanesi şu şekilde:

Açılan şarap en fazla on dört gün dayanır. Bunun için şarap şişesini alüminyum folyoya sarıp dolapta saklamak gerekir.

Eğer şarabın içinde hiçbir koruyucu madde yoksa en fazla on üç yıl yıllandırılabilir. Sonrasında sirkeye döner. Kırk, elli yıllık şaraplar koruyucu içeren şaraplardır.

Geceyi şarap evinin hemen üstündeki Duru Hotel'de geçirdik. Sabah kahvaltısı fazlasıyla doyurucuydu. Temiz ve ucuzdu, çok memnun kaldık.

Organizasyon için Adams'a, yolculuk için Fok'a, misafirperverliği için Süleyman Hoca'ya, satıcılığı için Kaptan'a çok teşekkürler.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Malezya bagaj fişini icat etti! v.2

Malezya'daki son günümdü... Akşam sekiz civarı uçağa bineceğim. Otelden havaalanına beni götürecek taksiyi sabahtan ayarladım, parasını ödedim. Beş buçukta otelde beni bekliyor olacak. Sabah, odayı boşalttım, bavulumu otele bıraktım, "bagaj fişi"mi aldım, işe gittim. İşten beşe doğru çıktım. Taksiyle işten otele gitmek beş dakika sürüyor ama asıl mesele taksi bulabilmek. Malezya'daki garip sistemi uzun uzun yazmayacağım ama sonunda taksi bulamadım.

Otele gitmek için başka bir yol yok. Taksi de yok. Ben işyerinde, bavulum ve beni havaalanına götürecek taksi otelde, uçak havaalanında bekleşiyoruz. Neredeyse kırk dakika uğraşıp taksi bulamayınca, saat de beş buçuğa yaklaşınca, oteli aradım. Beni havaalanına götürmek için orada bekleyen taksiyi işyerine yollamalarını, beni oradan alıp havaalanına götürmesini istedim. Oteldeki görevli çok yardımcı oldu, "tabi ki, taksiyi yollarız" vb. şeyler söyledi. İş geldi, yine bagaj fişine dayandı. "Taksi gelirken bagajımı da alabilir değil mi?" diye sordum. "Mümkün değil! Bagaj fişi sizin yanınızda, bagajınızı taksiye veremem. Fişinizle birlikte buraya gelmelisiniz." cevabını aldım.

Beni otelden havaalanına götürecek taksi önce otelden işyerine geldi. Beni oradan alıp otele götürdü. Otelde bagaj fişimi teslim edip bavulumu aldım. Aynı taksiye binip havaalanına gittim.

Malezyaya gideceklere tavsiye: Ulaşım için taksi, kahvaltı için peynir bulmak zor. Gitmeden önce bol bol taksiye binin, peynir tüketin. Bagaj fişi konusunda sıkıntı yok. O sistem bir hayli sağlam işliyor.

26 Temmuz 2009 Pazar

Malezya bagaj fişini icat etti!

Şimdi olay şu şekilde...

İş sebebiyle Malezya'dayken gece 11'lere kadar akşam yemeği yemeden çalıştığımız için, otele döner dönmez yemek işini halletmek istiyorduk. Odaya çıkıp laptop'ı bırakmakla vakit kaybetmemek için, çantaları concierge'e bırakıyorduk. Akşam yemeğini yedikten sonra da çantaları alıp, odaya çıkıp, uyuyorduk.

Concierge'deki görevli çantaları alınca, Pamukkale Turizm'in Denizli - İzmir seferinde verdiğinden daha tırt bir bagaj fişi veriyordu. Fişi verirken de tüm ciddiyetiyle, dönüşte çantaları bu fiş ile alacağımızdan, fişi kaybetmememiz gerektiğinden bahsediyordu.

Bu aşırı ciddiyet beni çok güldürdü. Sanırsın ki adam soğuk füzyonu buldu, kenara koydu. "Daha iyisini bulmalıyım", diye kasarak bagaj fişini icat etti. Öylesine bir ciddiyet, kendinden eminlik ve bunları karşıdakine aktarma isteği...

Bu duruş karşısında daha fazla kendimi tutamadım. "Biz Söğütözü'nde inicez, ona göre yerleştiriver bizimoğlan...", deyiverdim.

24 Mayıs 2009 Pazar

Nıhahaha!

Bir oyun var: Pandemic 2

Amaç bütün dünyaya hastalık yayıp, insanlığın kökünü kurutmak. Hem zevkli hem de arayüzü çok güzel. Filmlerde dünyayı yok etmeye çalışan adamların monitörlerine benziyor. Dünya haritası, üzerinde uçan uçaklar, yüzen gemiler, durumu kötüleştikçe rengi yeşilden kırmızıya dönen ülkeler... Daha ne olsun?

6 Şubat 2009 Cuma

Leylek Sürüsü

Birisi bana iki yıl önce deseydi...
"Perşembe akşamı Malezya'da mesaini bitirip uçağa bineceksin. Cuma sabahı Tayland'da işbaşı yapacaksın."
Yine de tüm soğukkanlılığımla "hımm" derdim sanırım.